Geçen yıl Like A Girl reklamına denk geldiğimde çok duygulanmıştım. Yaratılan kadın stereotipini (narin,
hiçbir şey yapamayan, dış görünüş dışında bir özelliği olmayan vs.) gösterdiği
ve bunun gerçekten uzaklığını yansıttığı için oldukça anlamlıydı bu reklam. Bugün bu reklamdan kötü bir şekilde kopyalandığı belli
olan Kız Gibi reklamını gördüm. Reklamda Nil Karaibrahimgil oynuyor.
Şaşırdım mı? Hayır.
İlkokul yıllarımı Nil Karaibrahimgil dinleyerek geçirmiştim.
O zamanlar Nil FM albümü yeni çıkmıştı ve biz arkadaşlarımla bu şarkıları
dinleyerek eğleniyorduk ve hatta yıl
sonu müsameresinde “Bütün Kızlar Toplandık” şarkısı eşliğinde bir dans gösterisi yapmıştık. O
yıllardan sonra Nil ile olan ilişkim kesildi ama şarkılarının ve
yaptıklarının altında yatan anlamları oturup düşünmemiştim yine de. Bu yıla
kadar.
Bu dönem okulda Barthes’ın “Novels and Children”ını
işliyorduk. Elle dergisinin bir sayısında kadın yazarlara yer verdiğini ama
bunu yazarların kaç çocuğu ve kaç romanı (öncelik çocuk sayısında tabii ve bu
bir “yarış” olduğu için sayısal değerlerle konuşuluyor) olduğunu vurgulayarak
yaptığını bu sebeple de kadınlara bir “bakın kitap da yazabiliyorlar,” mesajı
vererek sözde bir “özgürlük” hissi oluştururken aslında yine “çocuk yapın,
çocuk yapın, çocuk yapın,” demiş olduklarından söz ediyor Barthes. Ne kadar
tanıdık geliyor bu durum aslında. Nil Karaibrahimgil’in “Çocuk da Yaparım
Kariyer de” şarkısı gibi (yine çocuk kelimesi öncelikte tabii).
Bu konuyu işlerken Nil Karaibrahimgil’den de bahis açılmıştı
aslında okulda. Kendisinin nasıl “Özgür Kız” olarak gösterildiğinden ancak
sonraları “çocuk da yaparım kariyer de” ve “tektaşımı kendim aldım” sözlerini
sarf edebilecek hâle getirildiğinden bahsetmişti hocamız ve ben Nil’in “özgür kız”
olduğunu bile unuttuğumu fark edip şaşırmıştım.
Özgür kız. Özgür kız özgürlüğünü vurguladı, dağları tepeleri
aştı dolaştı ve şehre geri döndü. Tektaşını kendi aldı. Tektaşını kendisinin
alabiliyor oluşunu böylelikle erkeklere ve onların parasına ihtiyacı olmadığını
vurguladı kendince. Bu çok büyük bir genelleme, erkeklerin “para veren” ve “bu
yüzden de kendilerini güçlü/üst hisseden” kişiler olmaktan ileri gitmediğini söylüyor. (Böyle düşünen/yapan insanlar elbette olabilir ama "kadın güzeldir ve o kadardır" gibi bir genelleme yine de bu.) Onlar bana para vermesin, ben alırım oh canıma değsin diyerek de kendini
yüceltiyor ama asla tektaşın manasını ya da daha doğrusu manasızlığını
düşünmüyor/vurgulamıyor. Toplumun buyurduğu gibi gidip tektaşımı alayım,
mümkünse dev bir taş olsun ki havamı atabileyim ama kendi paramla alayım çünkü
ben özgürüm. (Bu şarkılarda “özgürlük” ve “kanatlanmak” sözcüklerinin ne kadar
çok tekrar edildiğine dikkat ettim bir de.) Bu fikir kafama başkaları tarafından
sokuldu ama özgürüm ben. Tektaş neyin göstergesi? Bir “sahibim” olduğunun mu?
Bu sahip tabii herhangi bir şey olabilir. Eşim, sevgilim, toplumun beklentisi
ya da direkt olarak para.
Sonra mümkünse çocuk da yapayım kariyer de; ama önce çocuk tabii. Barthes’a göre Elle’in vurguladığı “çocuk yapınız,” İncil’deki kadın imgesinin devamı. Tanrının kadını “acılar içinde çocuk doğuracaksın” diyerek cezalandırmasından öte bir şey değil bu. Kadının görevi çocuk doğurmak ama hele bir çocuğunu doğursun sonrasına bakarız. Nil’in vurguladığı da aynı şey. Çocuk da yaparım kariyer de derken çocuğa öncelik veriliyor. Peki bir insan niçin çocuk da kariyer de yapmak zorunda? Niçin bu süper kahramanlık? (Şarkılarda “kahramanlık” vurgulandığı için böyle demek çok uygun düşüyor.) Elbette yine bu sorgulanmıyor. Nil yine stereotipi çiziyor. “Güzel bir kadın oldum, erkekler peşimde ama ben işimde gücümdeyim, çocuğum da var kariyerim de.” Kadınlar mükemmel olsun. Mükemmel olmak için güzel olmak, erkekleri peşinden koşturmak, bir yandan çalışan birey olmak ama çocuk da doğurmak gerekiyor. Başkasına kabul yok. Yine toplumun beklentilerini karşılayalım. Çok eskilerden beri üzerimize yapışan “kadın çocuk doğurmalıdır,” algısına bir de modern dünyanın kariyer beklentisi eklensin. Bu bir yarış ve ben koşturmalıyım. Nil’in dediği gibi bariyerlerden atlamalıyım. Ben kahramanım çünkü. Kadınım. Çocuk doğurmalı, hatta belirli sayıda çocuk doğurmalı, müthiş çocuklar yetiştirmeli, müthiş bir anne olmalı, aile/arkadaş toplantılarında çocuğumun müthişliğini göstermeli, işimde nasıl yükseldiğimi hatırlatmalı, döpiyesimle koştururken çocuğumu okula bırakmalı, her daim güzel olmalı, olmalı, olmalı, yapmalı ve yapmalıyım. Bir sürü şey.
“Bütün Kızlar Toplandık” var tabii bir de. Çocukken ve eşliğinde dans ederken ne dediğini düşünmüyordum; ama şimdi baktığımda yine “çıtaları kaldırmak” gibi yarış unsurlarından “çıtır” gibi yine kadının güzel olması beklentisinden, erkeklerin “para, araba, seks, futbol” dışında bir şey bilmediğinden bu yüzden de kadınların onları “yönetmesinin” “bebek işi” olduğunundan bahsettiğini görebiliyorum. Bu sözlerin ayrıntısına girmeye mecalim kalmadı ama aslında çok da belirgin şeyler. Bizim kendimizden başka dostumuz olamaz demeye varan bir sisterhood kurarak bu grubun erkeklerden üstün olduğunu vurgulamaya varıyor yine bu sözler.
Bunlar bildiğim şarkıları, örnekler arttırılabilir ama eminim. Bunlarda gördüğüm şey sözde bir feminist yaklaşımdan öte bir şey değil. Kadın “da” para kazanabilir, kadın erkekten üstündür, erkek aptaldır, kadın toplumsal beklentiyi karşılamak için (tektaş almak gibi) erkeğe ihtiyaç duymaz, kendisi tek başına da sistem köleliliğini pek güzel vurgulayabilir. Kadına sözde bir eşitlik ve özgürlük tanıyan bu şarkılar erkeklerin de aynı ataerkil sistemin kurbanı olduğunu pek tabii ki unutuyor. Kadına sundukları özgürlük de yine aynı sistemin uygun gördüğü kadar, bir özgürlük sanrısı oluşturacak kadar.
Reklamda Nil Karaibrahimgil’in oynamasına şaşırmamamın sebebi bunlar genel olarak. Reklama dönersem orada da yine stereotipin vurgulandığı çok açık. Kıyafetinden şarkı sözlerine kadar her şey o kadar uyumsuz ki reklamın sözde söylemeye çalıştığı şeyle. Aa evet pespembe bir elbise giyeyim çünkü pembe saflığın, bekâretin rengidir. Kırmızı değildir pembe, onun soluklaştırılmışıdır dolayısıyla kırmızıdaki canlılık, tutku ve cinsellik vurgusu pembede yoktur. O öyle “pembiş”, “tatlişko” bir şeydir yani kadından olması beklenilen gibi. Öyle kenarda süs diye duracak tatlı, narin bir nesne. Sözlerde de yine “çocuk da yaparım kariyer de”cilik, yenilmezlik, savaş hâli, kahramanlık vurgulanıyor.
İlk reklamın dikkat çektiği şey kadınların stereotipin çok dışında oldukları iken Nil Karaibrahimgil'in bulunduğu reklam sözde feministliği ile bu stereotipi desteklemekten başka bir şey yapmıyor. Reklam boyunca da kadınlar sağa sola sallanıp şarkı söylemekten başka bir şey yapmıyorlar. Epey bir beklenti dışı hareketler yani. Hatta reklam o kadar beklenti dışı ki, "Bütün Kızlar Toplandık"taki "çıtır" vurgusundaki gibi yirmili yaşlarında, inci gibi dişli, incecik belli, yapılı saçlı, makyajlı beyaz kadından başka hiçbir şey görmüyoruz.