Harold and Maude, 20 yaşındaki Harold ile 80 yaşına girmek üzere olan Maude'un ilginç ilişkisini anlatıyor. Harold, gencecik yaşına rağmen pek bir yaşam belirtisi göstermeyen, intihara meyilli biri. Boş zamanlarında cenazelere gitmekten hoşlanan Harold, gittiği cenazelerden birinde Maude ile tanışıyor. Maude, ilerlemiş yaşına rağmen oldukça dinç kalmış, hayatı seven bir karakter ve Harold'ın kişiliğine karşıtlık sunması ile onun hayatını değiştirmeye başlıyor.
Bundan sonrası spoiler içerir.
Harold, oldukça zengin bir ailenin çocuğu. Bir malikânede yaşıyor, önünde her şey ve her türlü imkân var; ama buna rağmen hiç mutlu değil. Annesine intihar oyunu oynuyor sürekli. İntihar ediyormuş gibi yapıp annesini etkilemeye ve onun ilgisini çekmeye çalışıyor belki; ama annesi bunların bir oyun olduğunun farkında ve o yüzden de oğlunun hareketlerine tepki göstermiyor. Harold'ın bu oyunları neden oynadığını ise sonradan öğreniyoruz. Harold, okulda çıkardığı bir yangından kaçmayı becermiş; ama etraftakiler onun öldüğünü sanmışlar. Görevliler eve gelip annesini bu konuda bilgilendirirken bir köşede durup gizlice izleyen Harold, ölü olmanın hoşuna gittiğini fark etmiş. Tabii bu anısını anlattıktan sonra gözyaşlarına boğuluyor Harold, o yüzden neyin gerçekten hoşuna gittiğini bilemiyoruz.
Harold, Maude ile bir cenaze töreninde tanışıyor. Bu iki karakter de cenazelere gitmekten hoşlanıyor; ama hoşlanma sebepleri birbirinden farklı. Harold ölüme kafayı takmış bir karakter ve ölümden başka bir şey görmüyor. Oldukça mutsuz ve depresif, Maude ile tanışana kadar da pek bir hayat belirtisi göstermiyor zaten. Maude ise ölüm ile hayatın iç içe olduğunu hatırlatması dolayısıyla cenazeleri sevdiğini söylüyor. Maude'un bakış açısının gerçekliği ise bu ikilinin tanıştığı cenaze sırasında cenaze arabasının yanından geçen bando ekibinin varlığıyla perçinleniyor. Bir yanda insanlar ölürken bir yanda hayat, akışını sürdürüyor.
Maude, davranışları dolayısıyla bir hippiyi andırıyor. Rastgele arabalara binip onları (ç)alıyor, bunu araba sahiplerine bir şeylere bağlanmamaları gerektiğini göstermek için yaptığı söylüyor yani Maude, materyalist bakış açısına karşı. Harold'ın para içinde yüzdüğünü düşünürsek karakterlerin zıtlığı yine ortaya çıkıyor. Harold, başka bir dünyaya ait (her ne kadar oraya gerçekten ait olmasa ve etrafındaki insanlar gibi davranmasa da) Maude ise, onun yaşamına zıt düşen bir tarzda yaşıyor dolayısıyla bu konuda da Harold'a yeni bir bakış açısı kazandırıyor.
Eşyalara bağlanmaya karşı olsa da Maude'un kendisi de çeşitli koleksiyonlar yapıyor; ama bunlar maddi değer sunmaktan uzak, daha ufak şeyler ve onun anıları. Örneğin belirli şeylerin kokularını toplamış: biçilmiş çimen, metro gibi. Bunları Harold'a bir oksijen maskesi aracılığıyla koklatıyor bir gün. Bu sahnede oksijen maskesi kullanılması oldukça anlamlı; hayatı temsill eden Maude, ölüm takıntısı bulunan Harold'a oksijen maskesi aracılığıyla koku alma, hissetme ve dolayısıyla yaşama güdüsü aktarmış oluyor, "nefes" veriyor ona bir nevi.
Maude, doğaya da önem veriyor çünkü o zaten yaşayan her şeye önem veriyor, yaşayan her şeyi seviyor. Şehrin orta yerinde kalmış ve çürümeye yüz tutmuş bir ağacı yerinden söküp ormana götürüp dikmek istiyor. Bu ağacı Harold ile özdeşleştirebiliriz. İkisi de çürümeye yüz tutmuş sonuçta ve Maude'un yardımıyla hayata dönüyorlar bir şekilde.
Harold, gerçekten de yavaş yavaş canlanmaya başlıyor Maude hayatına girdikten sonra. Filmin başında donuk, somurtkan olarak gördüğümüz Harold'ın yüzüne daha sonraları renk geliyor ve onu gülümserken bile görebiliyoruz.
İçinde bulundukları durum etkilenilmeyecek gibi değil, Harold da Maude'a âşık oluyor bu yüzden. Onunla evlenmeye karar veriyor; ama bilmediği bir şey var ki o da Maude'un 80 yaşına girdiğinde ölmeyi planladığı. Maude kendine bir ömür biçmiş ve hayatını bitirmeyi göze alıyor bu yüzden de. Filmin başından beri son derece canlı ve hayat dolu olarak resmedilen bu kadının kendi ölümünü planlaması biraz garip kaçıyor; ama bir sahnede Maude'un Nazi kamplarında esir düştüğünü anlıyoruz. Bu ayrıntı, belki onun karakterinin böyle hayat dolu olup hayata sarılmasının ama bir yandan da daha fazla yaşamaya katlanamamasının açıklaması olabilir; çünkü ölümle yüzleşmiş ve bir felakete tanık olmuş.
Filmin konusu oldukça alışılmış duruyor aslında. Hayattan zevk almayan adam, hayat dolu kadınla tanışır; ona âşık olur ve hayatı değişir. Bu tanıdıklığına rağmen gerek diyalogları gerek Harold'ın ilgi çekici intihar girişimleri sebebiyle ayrı bir yer ediniyor film.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder