Pazar, Eylül 28, 2014

We Need to Talk About Kevin (2011), yön. Lynne Ramsay

image

We Need to Talk About Kevin, anne-çocuk ilişkisi ile kişinin kötülüğünün doğuştan mı geldiğine yoksa çevre ile mi şekillendiğine dair sorgulamalar içeriyor. Eva; festivallere katılan, gezip eğlenen mutlu bir kadındır. Daha sonra Kevin'ı doğurur; ama bir sorun vardır, nasıl annelik yapılacağını bilmiyordur. Kevin ise oldukça problemli bir tablo çizer, babası Franklin bu durumu görmez ve Eva'nın uyarılarını da hiç dikkate almaz. Babasına göre o "sadece bir çocuk"tur. Kevin, ilerleyen zamanlarda geri dönüşü olmayan olaylara sebep olacaktır ve bunlarla yüzleşmesi ise Eva'ya kalacaktır.

Bundan sonrası spoiler içerir.

image

Eva dünyayı gezerken ve keyfine bakarken hayatı değişir ve bir çocuğu olur. Hayatının merkezine yerleşen bu çocuk sebebiyle tamamen değişmek zorunda kalır. O artık bir annedir ve çocuğuyla ilgilenmesi gerekmektedir. Konuya buradan bakınca annelik ve aile kurumunun sorgulanması ile karşılaşıyoruz. Kadınlar birey olarak değil de potansiyel anneler olarak görülmektedir ve buna ek olarak annelikle ilgili klişeler de türemiştir: annelik içgüdüsü kalıbı, anne olunca anlarsın lafları gibi. Eva çocuğu istese de çocuk doğduktan sonra ne yapacağını bilemez bir hâle geliyor. Çocukla ilgilenmeyi bilmiyor, ağlayınca susturamıyor onu. Çocuğunun ağlamasını bastırmak için sokakta asfalt kazan işçilerin yanına gidiyor örneğin. Eva çocuğa alışkın değil. Eva böyle biri olmaya, anne olmaya alışkın değil ve ne yapması gerektiğine dair hiçbir fikri yok. Bu durum "her kadın bir gün anneliği tadacaktır" dayatmasına ters düşüyor zira Eva, nasıl anne olacağını bilmiyor.

Eva'nın değişen hayatına ve çocuğa alışamamasının yanı sıra hislerini (eğer varsa) ifade edememek ve belli edememek gibi bir sorunu da var. Bazı sahnelerde Kevin'ı sevmeye yaklaştığına dair izler görüyoruz; ama bunu hiç başaramıyor çünkü ona kötü kötü bakan bir Kevin var karşısında. Kevin'ın bu bakışlarını da annesinin onu sev(e)mediğini aslında başından beri anlaması olarak yorumlayabiliriz, annesi dışında kimseye kötü davranmıyor çünkü. Kevin'a sevgi göstermeye adım atması Eva'nın içinde gerçek bir sevgi olduğunu mu gösterir yoksa yine dayatılan bir "anne, çocuğunu sever" kalıbını yansıtmak için takındığı bir tavır olarak mı kalır orası tartışmaya açık.

Kevin'a dönersek eğer küçüklüğünden beri annesine düşman kesilmiş bir çocuk o. Sanki gerçekten anlamış annesinin ona olan karşı soğuk tavırlarını ve ona cephe almaya başlamış; ama Kevin'ın problemli kişiliğini annesinin davranışlarına bağlayamayız sadece. Filme baktığımızda bazı şeylerin doğuştan geldiği yorumunu görüyoruz ve elbette babasının davranışları da etkiliyor Kevin'ı. Franklin gözünün ucundaki bile görmeyen ya da görüyorsa bile umursamayan bir adam. Ortada Kevin ile ilgili bir sorun olduğunda "o bir çocuk" diyerek sıyrılıyor işin içinden hep. Eva onunla Kevin ile ilgili konuşmaya çalıştığında bunlar Eva'nın saçmalamalarıymış gibi davranıyor. Öte yandan şiddeti Kevin'a aşılayan da Franklin. Onunla vurdulu kırdılı savaş-dövüş oyunları oynuyor, ona hediye olarak ok-yay takımı veriyor. Küçücük yaşında gördüğü ve aldığı bu şiddet içeren olgular Kevin'ı ve kişiliğini etkiliyor hiç şüphesiz. Filmin şiddet vurgusu da neredeyse her sahnede hissediliyor, ya domates görüyoruz, ya kırmızı boyalar ya da kırmızı herhangi bir şey. Tüm bunlar kan sembolleri ve Kevin'ın ve aslında toplumun içindeki şiddeti temsil ediyorlar.

image

Kevin ile annesinin ilişkisinde Oedipal izler bulmak mümkün. Kevin annesinden ne kadar nefret ediyor gibi görünse de bu durum annesinden göremediği sevginin bir yansıması. Kendisi annesinin onu sevmediğini başından beri biliyor gibi görünüyor ve bu yüzden de ona karşı duruyor çünkü kendi sevgisinin (eğer varsa) karşılığını alamayacağını ya da bir çocuğun ihtiyaç duyduğu ilgiyi ondan göremeyeceğini, görse bile bunun gerçek olmayacağını biliyor. Annesinin ona karşı takındığı tavırların yapmacıklığının farkında, annesinin içini görebiliyor neredeyse. Eva gerçek hislerini ilk kez açığa vurup Kevin'a şiddet uygulayınca ise Kevin neredeyse mutlu oluyor bu durumdan çünkü annesi takmak durumunda olduğu o annelik maskesini çıkarıp kendi gerçekliğini göstermiş oluyor.

Kevin ile Eva'nın portrelerine baktığımızda da Kevin'ın annesine benzemeye çalıştığını görüyoruz. Daha feminen kıyafetler giyiyor, saçını annesi gibi kestiriyor, her açıdan onu yansıtıyor diyebiliriz. Bu birbirine benzeme konusuna Kevin'ın değindiği bir sahne de var. Annesi sen bu sertliğini nereden aldın acaba diyor ve Kevin annesini kastederek bilemiyorum acaba nereden diyor. Bu annesine benzeme isteği ve ettiği bu laftan ise içindeki şiddete annesinin sebep olduğu gibi bir anlam çıkarılabilir; ama filmin sonunda Kevin'ın neden böyle olduğunu neden böyle yaptığını bilmediği söylediğini görüyoruz. Bu sahne ise Eva'da bir rahatlamaya sebep oluyor. Demek ki Kevin'ın yaptıklarının suçlusu ben değilim diye düşünüyor olabilir.

Kevin'ın Oedipal kompleksine dönersek eğer Franklin'i ve küçük kız kardeşi Celia'yı öldürmesine değinmemiz gerekir. Kevin, Franklin ile Eva'yı yatakta yakalıyor küçükken. Bu onda birtakım sorunları tetiklemiş olabilir çünkü ona sevgi göstermeyen annesi, babasına ilgi göstermektedir ve zaten babası kendi cinsiyetinden olduğu için onun bir bakıma düşmanı ve yarıştığı kişidir annesi için. Küçük kardeşi ise zaten Eva'nın Kevin'ın problemlerine belki çözüm olur diye doğurmaya karar verdiği bir çocuk ve doğunca da annesinin tüm ilgi odağı ona kayıyor. Kevin böylelikle "annem çocukları sevmiyor" düşüncesinden "annem beni sevmiyor"a varıp sinirlenmiş olabilir. İlerleyen zamanlarda babasını ve kardeşini öldürmesini ise annesini yalnız bırakmak ve onu cezalandırmak için yaptığı bir eylemden çok annesinin yalnızca ona kalması için kurduğu bir plan olarak algılayabiliriz. Zira bu cinayetler de Eva ile Franklin'in ayrılmaya karar vermesinden sonra gerçekleşiyor ki eğer ayrılsalardı Kevin'ın velayeti doğal olarak babasına geçecekti (annesinin Kevin'dan hazzetmediğinin babası da farkında) ve Kevin, annesinden tamamen kopmuş olacaktı. Bu yüzden de Kevin'ın cinayetleri annesinin ilgisini çekmek için işlediği gibi bir yorum çıkarabiliriz.

Film gerilim yüklü, özellikle filmin ilk yarısında çocuğun şeytani bakışlarının da etkisiyle insan diken üstünde gibi hissediyor. Filme başlarda adapte olmak zor çünkü flashback'ler kullanılmış olayları anlatmak için ve bu gidiş gelişler arasında neyin hangi zamana ait olduğunu anlamak biraz zaman alabiliyor. Farklı yorumlamalara ve okumalara açık olan bu filmi detayları yakalayabilmek için tekrar izlemeyi ve uyarlandığı kitabı da okumayı düşünüyorum çünkü beni oldukça etkiledi.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder