Ugetsu monogatari, 16. yüzyılda geçiyor ve iki aileyi konu alıyor. Genjûrô, süregelen iç savaşın da etkisiyle yaptığı çömlekleri daha iyi bir fiyata satmakta ve para kazanmaktadır. Karısı Miyagi, bu konuda hırs yapmamaları gerektiğini telkin ederken Genjûrô’nun gözünü hırs bürür ve hep elindekinden daha fazlasını ister. Bu sırada komşuları Tôbee de başka bir konuda hırs yapar, samuray olmak istiyordur. Bu uçuk hayalinin peşinden gitmemesi, ailesinin başında durması için onu uyaran karısı Ohama, sözünü ona dinletemez. Bu adamların yükselme merakları, onların sonunu getirecektir.
Bundan sonrası spoiler içerir.
Kadınlar bu filmde uyarıcı ve telkin edici bir rol üstleniyorlar. Kişinin bulunduğu yerden mutlu olması, elindekinden fazlasında gözü olmaması, uçuk hayalleri uğruna ailesini bırakıp gitmemesi gerektiği mesajını veriyorlar. Erkekler ise para, iktidar ve itibar hırsıyla gözü dönmüş kişiler olarak resmedilmiş. Genjûrô para hırsını ve açgözlülüğü, Tôbee itibar hırsını, süregelen savaştaki askerler ise iktidar savaşını ve bunun uğruna insanlara yaşatılan zulmü göstermiş oluyor. Bu savaş konusunu ise film 16. yüzyılda geçmesine rağmen İkinci Dünya Savaşı’na gönderme olarak alabiliriz zira film 1953’te çekilmiş.
Filme sonradan dâhil olan hayaletler ise bir travma göstergesi. Hayalet, insan aklının bir ürünü ve yansımasıdır. Kişi, olması gereken veya olmasını istediği ama olmayacağını bildiği bir şeyi veya olmasından korktuğu bir şeyi hayalet formuna büründürür ve onunla, daha doğrusu kendisiyle savaşır. Bu, travmatik bir durumdur. Genjûrô, iki hayaletle birden karşılaşmaktadır ve bu hayaletler sadece Genjûrô’nun değil, ulusun da travmalarını yansıtmaktadır.
İlk hayalet Lady Wakasa, genç yaşında daha âşık bile olamadan öldürülmüştür. Bu sebeple hayatı elinden alınan insanları temsil eder. Genjûrô için temsil ettiği şey ise zenginlik ve zevk ile dolu bir hayattır. Karısı ve oğlu ile kıt kanaat geçinmekte olan Genjûrô için bu durum bir nimettir. Genjûrô’nun sonra karşılaştığı hayalet ise Miyagi’ye ait, yani karısına. Bu hayalet ise üstte de bahsettiğim telkin edici rolü temsil etmektedir. Korkusu yaşadıklarından sonra karısını bulamamak, eski hayatına geri dönememek olan Genjûrô’nun bu hayaleti görmesi, belki de başta gerçekliği kabul etmek istememesi olarak yorumlanabilir. Kaçtığı bu gerçeklikle ise hayatına devam edebilmek için yüzleşmesi gerekmektedir. Kendi hatalarıyla yüzleşmesi ve onlardan ders çıkarması demektir bu da.
Ele aldığı konu ve karakterlerinin sunumu dolayısıyla evrensel bir duruma değinmiş oluyor film. Hırs, insanın sonunu getirir. Savaşlar da hırs yüzünden çıkmaktadır. Kişiler, belki dönüp kendilerine baktıklarında yaptıklarının hata olduğunu anlarlar; ama bundan geriye dönüş olmayacaktır mesajı veriyor film. Ahlak dersi niteliğinde sayılabilir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder